HALK HAYATI

HALK HAYATI

 

            HALK İNANÇLARI

 

            ALKARISI

            "Loğusa kadınlar ve çocuklara sataştığı, kimi zaman da onları öldürdüğü tasarımlanan alkarısı"al, alanası, alkızı" gibi adlarla anılmaktadır.

            "Umumiyetle kırklı loğusa ve çocuklara musallat olan bir cin veya korkunç görünümlü bir kadın şeklinde, acayip bir mahlûk olarak tasavvur edilir.

            Alkarısının uzun boylu, parmakları uzun, saçları dağınık, vücudu yağlı, el ve ayakları küçük, dişlek bir cin olarak tanımlandığı Üzümlü'de alkarısı inancı halk arasında oldukça yaygındır.  

 

            Uygulama ve inanmalar:

 

            *          Alkarısıkısrak ata biner; atın saçını örer ve terletirmiş.

            *         Alkarısını yakalamak için atın üstüne acı sakız koyar, yakasına iğne batırır, her işte çalıştırırlarmış. Alkarısı, yakasındaki iğne çıkarılınca kaybolurmuş.

            *          Kızılcık çıkaran çocuğa alkarısı tebelleş olmasın diye yalnız bırakılmaz; yoksa çocuk çalık olur.

            *          Alkarısından korunmak için bazı kadınlar da başlarına rapata koyarlar.

            *          Rapataya çuvaldız, iğne sokulur ki alkarısı gelmesin.

            *          Alkarısı uzun boylu, parmakları uzun, saçları dağınık, vücudu yağlı, el ve ayakları küçük, dişlek bir cindir.

            *          Kısrak atlara ve loğusa kadınlara düşmandır.

            *          Alkarısı gerçektir.

            *          Alkarısı erkeklerden korkar.

            *          Alkarısı cin türü; samanlık ve ahırlarda bulunan öcü gibi bir şeydir.

            *          Al, karanlık odalara gelir.

            *          Yalnız olan loğusa kadına al gelir, ağırlık basar.

            *          Loğusa kadınlar başlarına çuvaldız sokarlar ki al basmasın.

            *          Loğusa kadınlar al basmasın diye baş uçlarına Kur'ân koyarlar.

            *          Kırmızı elbise giyeni al basmaz.

            *          Parmaklarının eklem yerleri olmadığı gibi, parmakları sivriymiş!

            *          Alkarısının pişirdiği ekmek hiç bitmezmiş, çok bereketliymiş!

            *          Al karısının yakasındaki iğne çıkarılınca değirmen suyuna akıp, kaybolurmuş.

            *          Alkarısının kaybolduğu su bir hafta kan akarmış.

            *          Alkarısı elektrik gelmeden önce; karanlık olduğu için olurdu.

            *          Alkarısının bindiği at sabaha kadar ayaklarını yere veya müsüre vururmuş.

 

            BEZ-ÇAPIT BAĞLAMA

            "Halkımızın iplik, bez ve çapıt bağlama âdetinin çok eski zamanlardan beri sürüp geldiği anlaşılmaktadır. İslâmiyet öncesi yıllarda Türkler, itikat ve ibadetlerinin tatbiki yolunda uyguladıkları bu usulü, İslâmiyeti kabulden sonra da devam ettirmişlerdir."

            Üzümlü halkı arasında bez ve çapıt bağlama âdeti daha çok ziyaret yerlerindeki ağaçlara yöneliktir. Günümüzde  fazla rağbet görmemekle birlikte uygulanmakta olan halk inançları arasında yer almaktadır.

 

            Uygulamalar:

            *          Dileklerin kabulü için bez bağlanır.

            *          Ziyaret yerlerinde dileklerin kabulü için çapıt bağlanır.

            *          Ziyaretlerde bulunan çalılara ve ağaçlara çapıt bağlanır.

            *          Dilek ağacına çapıt bağlanır.

            *          Üçler, Şeyh Karpuz, Mollapiri ziyaretlerine çapıt bağlanır.

            *          Hıdırellez'deki  çalı ağaçlarına (aluç ve armut gibi) şifa umma niyetiyle bez-çapıt bağlanırdı.

          *           Dere boğazı mevkiinde, gövdesinde üç çanağı olan bir ceviz ağacına öksürüğü olanlar, gözleri ağrıyanlar, ağlayan çocuklar götürülür; çapıt bağlar, yumurta ya da para bırakırlardı.

            *          Çocuğu olmayanlar veya erkek çocuk isteyenler Oğlan ağa ziyaretine çapıt bağlarlar.

 

            BUHUR

            Dinî törenlerde yakılan kokulu ağaç vb. maddeler.  ile  "tütsü"ye buhur denilmektir.

            Eski Türk âdetleri arasında da yer alan tütsü (buhur), hastalıkların tedavisi için baksılar tarafından bir tören eşliğinde yakılırdı.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Eskiden bayramlarda, Cuma akşamlarında ve Hacc'a gidenler camilerde hellallık aldıkları zaman yanmakta olan sobanın üzerine buhur döker, ortalığı duman ve hoş bir koku kaplardı.

            *          Ölen kimsenin yanına şeytan yaklaşmasın diye buhur yakılır.

            *          Haccdan getirilen buhur, ölünün baş ucunda 'tütüzdürülür'.

            *          Cenaze yerdeyken buhur yakılır.

            *          Ölünün burnuna koklatmak için yakılır.

            *          Ölünün yıkanması esnasında yakılır.

            *          Haccdan getirilen buhur beyaz renkli olup, ölü yıkanırken ve bayram akşamlarında yakılır.

 

            BÜYÜ

            Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun. 

            İyi veya kötü bir sonuç, ve olayların olağan düzenlerini değiştirmek için girişilen işlemlerin topuna birden  büyü diyoruz. Bu anlamı ile kelimenin kavramı genişlemiş oluyor; deyim Fransızcıdaki magie kelimesinin  bilim dilindeki kullanılışını karşılıyor.  Halk dilinde büyü daha dar bir alanda kalan işlemler için kullanılır: bir kimseyi sevdiğinden soğutmak, düşmanını hasta düşürmek, veya öldürmek için yapılan "kötü büyü", bir kişide karısına karşı sevgi uyandırmak, ya da evine bağlılık sağlamak için yapılan "olumlu büyü"  (muhabbet tılsımı) gibi.

            Olumlu ve kötü büyüler olmak üzere iki grupta toplayabileceğimiz büyüleri yapanlar büyücü, hoca veya cindardır.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Büyüyü hocalar yapar.

            *          Büyü düşmanlık için yapılır.

            *          Karıyı kocadan, komşuyu komşudan, oğlu anasından ayırmak için büyü yapılır.

            *          İyilik ve kötülük için hocalara yaptırılan muskaya büyü denir.

            *          Büyüyü sahte cindarlar para için yaparlar.

            *          Büyüyü falcılar yapar.

            *          Büyüyü fesat ve ifrat  çıkaranlarla; gönlünü kaptıranlara ve kin güdenlere yaparlar.

            *          Kız kaçırmak için kızın saçından, elbisesinin herhangi bir parçasından büyü yapılır.

            *          Kadın kocasına eşek beyni yedirerek,  büyü yapar! 

 

            CADI

            İnsanlık tarihi kadar eski olan cadı inancı Üzümlü'de de yaygındır. İş bozan, fitne ve dedikodu çıkaran kadınlara da "cadıkarı" deyimini yakıştıran halk, cadıyı, uzun siyah saçları olan korkunç bir kadın olarak tanımlar.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Yaramaz çocukların sesini kesmek, yaramazlık yapmalarını önlemek için:

            - Cadı geliyor! 

            - Cadıya veririm seni! 

            - Cadı önüne çıkar diye korkuturlar.

            *  Cadı saçları uzun, simsiyah, korkunç bir kadındır.

 

            CİN-PERİ

            Kur'ân'da "cann" olarak da geçen cin  taifesinin, ateşin dumansız alevinden insandan daha önce yaratıldığı yazılır. Kur'ân tefsircileri cinlerin babasının "cann" olduğunu söylerler. Tefsircilere göre, insanların atası"Âdem" olduğu gibi, cinlerin atasıda İblis'tir. Kurân'da İblis'in cin taifesinden olduğu açık bir şekilde belirtilir.

            Cinlerin varlığının Kur'ân'la da sabit olduğunu belirten halk, cin-perilerin karanlık, harabe ve virane yerler ile çöplüklerde bulunduklarına inanır. Cin-periden korunmak için "besmele" çekilir, ziyaretlere veya hocalara gidilir.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Bir şeye rast gelmiş, cin çarpmış veya korkmuş kimseler bir hocaya veya nefesi geçen bir kimseye götürülür okutulur, su içirilir veya okunup-üflenir.

            *          Cin çarpanları Melek Çeviren'e götürürler. Üsküreye su konur. İçine taşı koyar, üç kere çevirirler. Okunan bu suyu korkana içirirler; iyi gelir.

            *          Periler ve cinler eşikten geçtiği için eşikte durulmaz.

            *          Gece türkü söylenince cin çarpar.

            *          Aniden birini korkutunca cin çarpar.

            *          Ateş közüne su serpilirse cin çarpar.

            *          Karanlık yerlerde gezince cin çarpar.

            *          Soğanın kabuğu cinlerin parasıdır.

            *          Merdiven altları cinlerin evidir, oturulmaz.

            *          Akşam veya sabah, besmelesiz sıcak su dökülmez; cin çarpar.

            *          Ulu (büyük) ağaçlarının altında oturulmaz, buraların cinlerin evi olduğuna inanılır.

            *          Ağaç diplerinde taharet olunursa, dışarı sıcak su serpilirse, banyoya besmelesiz girilirse cin-peri çarpar.

            *          Cinin varlığı Kur'ân-ı Kerim'le sabittir. Onlar da insan gibi yer-içerler. Korunmak için  besmele çekilmelidir.

            *          Al karısı veya  cin aynı şeydir.

            *          Gece vakti taş diplerine, gül bahçelerine su dökülürse cin çarpar!

            *          Akşam ezanı okunduktan sonra yerler mühürlenir, dışarı çıkılmaz; cin çarpar.

 

            HORTLAK (Henkür-Menenkür, Şıvıt)

            Öldükten sonra mezardan çıkarak insanları korkutan hayalete hortlak denir. Hortlamış olan kimsenin ölmüş kimsenin  iyi amel sahibi olmadığı ve rast geldiği insanlara zarar vereceğine inanılır.  İnanışa göre mezarlıklar hortlakların mekânıdır. Bu yüzden geceleri kimse buralardan geçmek istemez. Geçenler de hortlak, cin-peri gibi korkutucu şeylerden korunmak için dua okurlar.

            Üzümlü'de hortlak inancı oldukça yaygın olduğu için, geçmişte bu korkunun istismar edildiğine de rastlanır. Halkın hortlaktan korktuğunu bilen kötü niyetli kimseler kılık değiştirerek mezarlık yakınlarındaki yollarda soygun yapmışlardır.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Ameli iyi olmayan ölünün mezardan 'hortlamasına hortlak denir.

            *          Şıvıt; uykusunda insanı götürüp kanını içermiş. Giden kişinin ayağı suya değerse uyanırmış,  yoksa ölürmüş.

            *          Şıvıt insan kılığında görünürmüş.

            *          Şıvıt insanı bir tanıdığının veya yakının sesiyle çağırır.

            *          Henkür-Menenkür çıkar diye mezarlık yanından geçilmez.

            *          Şıvıt, uzun boylu biridir.

            *          Şıvıt, uykudan "kalk gel!" diye çağırır, sabaha kadar gezdirirmiş.

            *          Henkür-Menenkür hortlakmış.

            *          Mezarlıktan geçenleri Henkür-Menenkür'ün boğacağına inanılır.

            *          Uyur-gezer olmanın sebebi şıvıttır.

 

            MUSKA ve BOYLAMA

            İçinde dua yazılı, bir muhafaza içinde, özel bir şekilde katlanmış olan muskaya Üzümlü'de "nuska" denir. Boylama ise hocalar tarafından yazılan ve hastaların boynuna asılan kâğıttır. Hem erkekler, hem de kadınlar tarafından yapılan muska ve muskacılık Üzümlü'de oldukça yaygındır. Kimi boyuna, kimi de elbiselerin iç kısmına veya herhangi bir yerine dikilen muska iyilik ve kötülük için yapılır.

            Geçmişte bu işi yapmış, halen yapan kimselere Üzümlü'de bugün de rastlamak mümkündür.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Muska sürekli etki edilmek istenen kimsenin üzerinde bulunmak zorundadır.

            *          Karı-koca, baba-oğul, gelin-kaynana geçimsizliklerinde, "kâğıt etme" inancı yaygındır.

            *          Muska yaptıracaklar da muska yapanlar da Hocaya gider.

            *          Bir işin olması için muska yapılır.

            *          İki kişinin arasını bozmak veya yapmak için muska yapılır.

            *          Gelin kaynana geçimsizlikleri için muska yapılır.

            *          Evde kalmış kızların bahtını açmak için muska yapılır.

            *          Muska, çörek otu ile susam karıştırılarak yapılır.

            *          Yumurta ile sihir yapılır.

            *          Kürek kemiğiyle sihir yapılır.

            *          Boylamayı, çocuğu yaşamayan  insanlar yazar, boynuna  takar.

            *          Boylama ve muska hastalar için yazılır.

            *          Kötü şeylerden korunmak, korkmamak için muska yapılır.

            *          Muska-boylama çocuğu olmayan veya yaşamayanlara takılır.

            *          Muska, nazardan ve göz değmesinden korunmak için yaptırılır.

            *          Bağlama (işi için) muska yapılır.

            *          Muska yapan kimselerin büyüsünü bozmak için yazılmış başka bir muskayı yakıp, dumanına rahatsız oluncaya kadar durunca, büyünün etkisinin kalkacağına inanılır.

 

            NAZAR (GÖZ) DEĞMESİ

            Arapça’da bakış anlamına gelen nazar, bizde zararlı güç, kötü, etkili bakış manasındadır. Bakışlarında kötü güç olan kimseler özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala, mülke, canlı ve cansız varlıklara nazar ederler.

 

            Nazardan korunmak için:

            *          Nazardan korunmak için evlere ve çocukların üzerine boncukla süslenmiş dağdağan takarlar.

            *          Nazardan ve göz değmesinden korunmak için muska yaptırılır.

            *          Dağdağan nazardan korur.

            *          Üzerlik otu nazara engel olur.

            *          Doz doz böceği yumurtası nazara iyi gelir.

            *          Sıkılana, bunalana, nazar değene, bir şeye rast gelene hocalar tarafından muska yapılır.

            *          Başkasında bulunan güzel şeylerin kendisindekilerden daha iyi olduğuna inanlar nazar ederler.

            *          Bakması tehlikeli olanlar nazar eder.

             *         Nazardan korunmak için nazar duaları okunur.

             *         Nazar eden kimsenin kapı eşiğinden yonga gibi küçük bir parça tahta çıkarılır ve ocakta yakılarak dumanı içe çekilir.

            *          Alaca gözlülerin gözü değermiş.

            *          Nazar değen insan ayakkabısını veya yeni elbisesini yırtarmış.

            *          Nazardan korunmak için nazar duaları yazdırılır, nazar boncuğu takılır.

            *          Nazar pis nefistir.

            *          Sihir ve göz değmesini önlemek için sarımsağın pürçüklü (tepe) kısmı ve kara çörek otu 41 İhlâs  okunduktan sonra darı ile birlikte muska yapılır.

            *          At, öküz kafası(kafatası) bakımlı, güzel, verimli olan bağ, bahçe, bostan veya tarlaların ortasına nazar değmesin diye dikilir.

            *          Dağdağan ekseri hayvanlara göz değmemesi ve evlere bir musibet gelmemesi için asılır.

            *          Kurbanlıkların gözleri çıkarılıp kurutulur; göz değmesine (göz kabarığı) şifa olması için banyo suyuna atılır.

            *          Eve nazar değmesin diye üzerlik asılır.

            *          Nazar değmesin diye 7 kert yapılan dağdağan ineğin alnına bağlanır.

            *          Bir ile dört (1-4) yaş arası çocukların elbiselerine nazarlık (mavi boncuk) ile çatal şekilli (Y) dağdağan takılır.

            *          Sihir  işlemesin diye dağdağan ağacının çatal kısmı(Y) evlerin dış ve iç giriş kapılarının üzerine asılır.

            *          Nazar değmesin diye, çocuğun  saçına nazar boncuğu (mavi boncuk) örülür.

            *          Nazar değmesin diye çocukların kazaklarının sağ veya sol muzlarına mavi boncuk asılır.

            *          Nazar boncuğu çocukların üzerinde 4-5 yaşlarına kadar durur.

            *          Altıntepe civarından getirilen üzerlik otu bir beze sarılarak nazardan korunacak kimsenin üzerine dikilir.

            *          Sarı tenli, mavi gözlü ve dişleri seyrek olanlar nazar ederler.

            *          Evlerin kapısına nazar değmesin diye at nalı çakılır.

            *          Nazar değmesin diye okunup üflenir.

            *          Başkası tarafından methedilen kimse nazar değmesin diye kıçınıkaşır.

            *          Nazar değmesin diye küçük çocukların yüzünü açmazlar.

            *          Nazar değmesin diye küçük çocukların başına mavi tülbent bağlanır.

 

            ŞEYTAN

            Kötü ruhların başı olan Şeytan, Allah'a asi gelmiş meleklerdendir. Bu yüzden Şeytan'ın amacı kıyamet kopuncaya kadar inanan insanları doğru yoldan saptırmaktır. "Şeytan gibi adam", "Şeytan fikirli...", "Şeytanlık eden", "Şeytan kulağına kurşun", "Şeytan azapta gerek", "Şeytan aldatmak"  deyimleri Şeytan inancının halk arasında ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. 

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Sahipsiz hastayı şeytan kandırır.

            *          Akşam yıkanmayan bulaşıklara şeytan ortak olur.

            *          Soğan, sarımsak kabukları akşam mutfakta bulundurulursa şeytan yiyeceği olur.

            *          Eşikte oturulmaz, şeytan geçermiş.

            *          Besmelesiz yenilen yemeğe şeytan ortak olur; yemeğin bereketi kalmazmış.

            *          Şeytan hastaya en sevdiğinin kılığında görünür.

            *          Şeytandan korunmak için besmele çekilir. 

            *          Şeytan, gıybet etmek için insana tat verirmiş.

            *          Şeytandan korunmak için sevmediği işleri yapmalıdır.

            *          Şeytandan korunmak için abdestli olmalı, Allah'ın emrettiği haramlardan uzak durmalı.

 

            ÜFÜRÜKÇÜLÜK

            Hasta kimseleri okuyup üfleyerek iyileştireceğine inanılan kimselere üfürükçü, yaptıkları işe de üfürükçülük denir.

            Pertev Naili Boratav, üfürük kelimesi için, "kelimenin anlamını "okuyup üflemek" deyimi açıklar; hastalığın sağalması isteniyorsa duaların, dileklerin etkisini hastanın vücuduna yaymak için, tabiatüstü zararlı varlıkların kötülüklerinden korunmak söz konusu ise, çevreye, etraftaki eşyaya, bu varlıkları ürkütecek sözleri eriştirmek için yapılan işlemlerdir.." açıklamasını yapmaktadır.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Rahatsızlığı, sıkıntısı olanlar üfürükçüye gider, okunup-üflenilmesini ister.

            *          Sahte hocalara üfürükçü denir.

            *          Muska ve hocalık yapan kimselere üfürükçü denir.

            *          Suya okunup üflenerek hasta kimseye içirilir.

 

            DAVRANIŞLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR

            Halk inanışları arasında insan vücudu ve davranışları ile ilgili olarak pek çok inanış ve uygulama vardır: "Çok eski çağlardan bu yana, astroloji  bilgilerine dayanan inanışların  yanında, vücudun  çeşitli  parçalarının, yönlerinin, iç ve dış uzuvlarının nitelikleri, onlarla beden ve ruh güçlerinin, yeteneklerinin ilişkileri üzerine bir takım düşünceler de eski hekimlik, anatomi, fizyoloji, physiognomonie, ruhbilim, bilgilerinden serpintilerdir; bunlar zamanla kalıplaşmış, inanç biçimini almışlardır."

            Bu yüzden pek çok seğirme (el, göz, kulak, çene gibi...), insan vücudunun sağ ve sol yanlarına ilişkin uğurlu ve uğursuzluk anlayışı, vücuttaki sakatlıklar, boy, saç ve göz rengine ilişkin inanmalar Üzümlü ve çevresinde de oldukça yaygındır.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Damada kına yakılmaz; askerde silah  atamaz diye...

            *          Kırmızı suratlı, gök yüzlü, sarı tüylü insanlar bozuk olurlar.

            *          Boyun arkası çukur olanlar kıskanç (hain) olur.

            *          Alnı geniş olanın rızkı geniş, alnı dar olanın rızkı dar olur.

            *          Kadınlarla kahve içenin bıyıkları bitmezmiş.

            *          Yürüyen çocuk yerde sürününce misafir gelirmiş.

            *          Ayaklarını yüksek yerden sarkıtanın borcu çok olurmuş.

            *          Kara kazan üstünden atlayanın kısmeti kapalı olurmuş.

            *          Büyük kaşıkla yemek yiyenin nişanlısının burnu büyük olurmuş.

            *          Erkek iki kadının arasından geçerse eşinin sözü geçmezmiş.

            *          Sofrada herhangi bir şey dizilirse eve misafir gelir.

            *          Elden yere kaşık düşerse kadın, bıçak düşerse erkek misafir gelir.

            *          Tuz yerlere dökülmez, Allah kirpiklerinizle öbür tarafta toplatır...

            *          Ocağa tuz dökülmez, fakirliğe delâlettir.

            *          Küçük çocukların üzerinden geçince boyu kısa kalırmış.

            *          Kısmeti kapalı kız, bir ipe kırk düğüm atıp, bunları çözerse kısmeti açılırmış.

            *          Yanmış (kara) ekmek yiyen karanlıktan korkmazmış.

            *          Yemek tabağının dibini süpürenin nişanlısı güzel olurmuş.

            *          Bıyıkları ağzına girenlerden olacak çocuklar veled-i zina olacağına inanılır.

            *          Parmakları çıtlatmak günahtır.

            *          Gece tırnak kesmek günahtır.

            *          Ekmeği kesmek günahtır.

            *          Sofrada kaşığı ağzı açık koymak günahtır.

            *          Küçük çocuğu anne-babası ensesinden öperse kıskanç olur.

            *          Göz seğirmesi kötü bir olayın olacağına delâlettir.

            *          Sağ el içi kaşınırsa para gelir.

            *          Sol el kaşınırsa para gidecek...

            *          Göz seğirirse haber ya da mektup gelecek...

            *          Ayak kaşınırsa yol görünür.

            *          Evden geri geri çıkmak hayra alâmet değildir.

            *          Göz kalınca misafir gelir.

            *          Kulağı gıcılayan kişi hakkında konuşulduğuna inanılır.

            *          Göz seğirmesi mal geleceğine veya  malın gideceğine işarettir.

            *          Kulak çınlaması uzun yoldan, gurbetten haber alınacağına delâlettir.

            *          Yolculuğun hayırlı olması için evden sağ ayakla çıkılır, sol ayakla çıkılmaz.

            *          Sabunun elden ele verilmesi, yükseğe konulması uğursuzluktur.

            *          Gece elbise, düğme dikilmez; kefenli (ölüm) olur.

            *          Makas ağzı boşu boşuna açılıp kapanmaz; fakirliğe işarettir.

            *          Kürek, bağa giderken ev içinde omuza alınmaz, eşikten çıktıktan sonra omuza alınır. Ölü çıkacağına inanılır.

            *          Kulak çınlarsa acı haber alınır.

            *          İnsanın gözü seğirirse: Sağ gözüm sağlığa, sol gözüm varlığa der.

            *          Bir çocuk bacaklarının arasından bakarsa o eve misafir gelirmiş.

            *          Sevdiğine mendil vermek ayrılıktır.

 

            HAYVANLARLA İLİŞKİLİ İNANMALAR

            "Hayvanlar da, tıpkı bitkiler gibi, 1) kendilerinden yararlanma bakımından değerlendirilirler, 2) Yaradılışları ve dönüşümlerini açıklayan efsanelere ve inanışlara konu olurlar. Ancak, bitkilerden farklı olarak, hayvanlar bir de yenmesinden bir sakınca olmayanlarla, yenmesi, hatta dokunulması günah, rastlanması uğursuzluk getirici sayılanlar olmak üzere de kümelenir halkın geleneklerinde."

            Üzümlü ve çevresinde hayvanlarla ilişkili inanmalar oldukça çeşitlidir.

           

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Arılar  uğurludur.

            *          At murattır.

            *          Rüyada at görmek saadete eriştirir.

            *          Alma alı, satma doru,illâ kırı-illâ kırı, yağız atın binde biri .

            *          Baykuşun bir evin önünde veya çatısında ötmesi ölüm ve felâket habercisidir.

            *          Bülbül kutsaldır. 

            *          Ceylan uğurludur.

            *          Deve yünü koparılır, yatak veya yorgan içine konulur ki o eve  bolluk ve bereket getirir.

            *          Domuz uğursuz hayvandır. 

            *          Eşek uğursuz hayvandır. 

            *          Fare uğursuz hayvanlardır.

            *          Geyik uğurludur. 

            *          Güvercin öldürmek iyi değildir: Onların melek olduğuna inanılır.

            *          Vakitsiz öten horoz uğursuzluk getirir.

            *          Rüyada inek veya öküz görmek bolluk bereket olacağına veya rızkın, gelirin olacağına işarettir. 

            *          İshak kuşları birbirini bulunca kıyamet kopacağına inanılır.

            *          Alaca karga kapının önünde öterse ev halkı bir haber alır.

            *          Karga öttüğü zaman kar yağar.

            *          Kara karga öterse eve misafir veya haber gelir.

            *          Karıncalar yol göstericidir.

            *          Karıncalar yön  gösterir.

            *          Kedi uğursuz hayvandır. 

            *          Keklik uğurludur.

            *          Kurbağa uğursuzdur.

            *          Sabahleyin erkenden veya akşam karanlığında önünden siyah kedi geçmesi iyi değildir.

            *          Kedi ayağını yalar, yüzünü sıvazlar, kulağını aşırırsa  misafir gelir.

            *          Koç ve koyun uğurludur. 

            *          Rüyada koyun görmek iyiye işarettir.

            *          Köpeğin uluması uğursuzluktur.

            *          Kurbağayı tutarsan elinde sihil çıkar.

            *          Siyah saplı bıçakla kurt ağzı bağlanır.

            *          Leylek, Mart dokuzun, yani yazın geldiğine işarettir.

            *          Leylek kaşık getirirse düğün derneğin çok olacağına inanılır.

            *          Leylek yuvasına ilkin tahıl türü şeyler getirirse bolluk bereketlik olacağına inanılır. 

            *          Leylek yuvasına kaysı çiğidi getirirse meyvede bolluk olacağına işarettir.

            *          Leyleği havada gören o yıl hep gezer.

            *          Leylek ilkbaharda gagasında sabunla gelirse o yıl ölü çok olurmuş.

            *          Rüyada merkep görmek devlettir.

            *          Örümcek gelen eve misafir gelir.

            *          Solucan uğursuzdur.

            *          Tavşan uğursuzdur.

            *          Tilki uğursuzdur. 

            *          Rüyada yılan görmek kötüye işarettir.

 

            BİTKİ ve AĞAÇLARLA İLİŞKİLİ İNANMALAR         

            Yararlı ve zararlı olmak üzere tasnif edebileceğimiz bitkileri, yenilenler ve yenilmeyenler diye de sınıflamak mümkündür. İnsanların pek çok ihtiyacını(yiyecek, ısınma, barınma gibi...) karşıladığı bitki ve ağaçlar tabiatta bulundukları yer, şekil ve kullanılırlıklarına göre de önem arz ederler.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Kurban kemikleri hastalıklı ve zayıf ağaçların dibine gömülür ki sağlıklı olsun.

            *          Dağdağan sihir  işlemesin diye çatal şeklinde olan kısmı(Y) evlerin dış ve iç giriş kapılarının üzerine asılır; hayvanların da alnına bu çatallı kısma yedi çentik (kertik) atılarak takılır. 

            *          Mezarlıklardan yetişen meyvelerin yenmesi günah  kabul edilir.

            *          Şalgam şifalı bir bitkidir; ekilmesi tavsiye edilir; "Ekemezsen tarlasından geç" denir. 

            *          Arpa okutularak sihiller tedavi edilir: Sihil sayısı kadar arpa okutulup sulu bir yere gömülür. Arpa çürüyünce sihiller de geçer.

            *          İğde ağacı kutsal sayılır.

            *          Söğüt ağacının gölgesi güzeldir.

            *          Gebeyken ayva yiyen kadının çocuğu güzel olur.

            *          Ceviz ağacının gölgesinde yatılmaz, hasta eder. 

            *          Kabak cennet taamıdır.

            *          Hamile kadınlar elma yerse çocuğu güzel olur.

            *          Kına sevinç kaynağıdır, matemli ve yaslı olanlar kına yakmazlar.

            *          Bir ağacın diğer ağaca aşılanması günahtır.

            *          İç Ağrısı olanlar armut çiçek açtığı vakit ölürmüş.

            *          Güz mevsiminde ağaç çiçek açarsa uğursuzluktur; biri mutlaka ölecektir.

            *          Hiçbir nebatat uğursuz değildir.

            *          Ağaçların hepsinin çeşitli bereketi vardır. 

            *          İğde ve ıhlamur ağacı uğurludur.

            *          İncir uğursuzdur.

            *          Zakkum zehirli bitkidir.

            *          Ağaçlardan uğursuzu karaçalı ve kara ağaçtır.

 

            GÖKYÜZÜ İLE İLİŞKİLİ İNANMALAR

            Gökyüzünde bulunan güneş, ay ve yıldızlarla ilişkili inanmaların halk arasında yayılmasında gerek İslâm dinî öğretisi, gerek Şamanizm öğretisinden pek çok uygulama Anadolu halk inanmaları arasında yer alır. Güneş ve ay tutulmaları sırasında gürültü yapma; teneke ve davul çalma, tüfek atma gibi çarelerle bunları tutan kötü güçleri, varlıkları korkutma yoluna gidilir.

            Halk arasında, meydana gelen ve yaşanan pek çok felâketin Allah tarafından geldiği, bütün bunların dinî bütün insanlara uyarı niteliği taşıdığı inancı yaygındır.

            Evrenin sonu, öteki dünya anlayışı da bu davranış ve uygulamaları yanında, daha çok İslâm dinî öğretisinden gelmektedir. 

           

            Uygulama ve İnanmalar:       

            *          Gökkuşağının altından geçenin cinsiyeti değişirmiş.

            *          Gün tutulunca felâket olurmuş.

            *          Yıldız kayarsa bir insanın öldüğüne inanılır.

            *          Elinle yıldızları sayınca  elinde sihil çıkar.

            *          Ay tutulunca kâfirlere zarar gelir.

            *          Güneş doğarken insanın yatması bereketsizliktir.

            *          Güneş batarken yatmak sersemleşmeye yol açar.

            *          Yağmur yağdığında kesilmesi için dışarıya demir parçası atılırmış.

            *          Gece veya gündüz dışarıya sıcak su döküldüğünde cin yavrusu veya cinin haşlanacağına inanılır.

            *          Ebem kuşağı ikindi vakti çıkarsa (dar vakit) iyiye   yorulmaz.

            *          Büyük bir yıldız kayarsa büyük bir zatın öldüğüne inanılır.

            *          Arkası ışıklı bir yıldız görülürse nur doldu denir ve yönü kıbleye olursa hayra alâmettir.

            *          Yağmur yağarken yerde lülüt denilen hava kabarcıkları oluşursa göğe meleklerin çıktığı ve rahmetin bol olacağına inanılır.

            *          Yıldız kayarken bakılırsa,bakanın babası ölür.

            *          Güneş tutulması büyük bir belânın habercisidir.

            *          Deprem olunca öküz yerin altından boynuzunu sallarmış.

 

            BELLİ ZAMAN ve GÜNLERLE İLİŞKİLİ İNANMALAR

            Belirli gün ve zamanlarla ilgili olarak halk arasında yaygın olan inanışların  tasnifine yönelik çalışmalarda belirli bir periyot izlenmemekle birlikte, halkbilimcilerin çoğunluğu gün, ay, ve mevsimler şeklinde bir sıralamayı tercih etmişlerdir.

            Üzümlü ve çevresinde gündelik hayatın bir parçası olan bu inanmalar oldukça yaygındır.

 

            Uygulama ve İnanmalar:

            *          Günlük güneşlik havada dolu yağarsa kurt yavrular.

            *          Güz mevsiminde ağaç çiçek açarsa uğursuzluktur; mutlaka birinin öleceğine inanılır.

            *          Gece eşikten dışarı çıkılmaz, yerler mühürlenir.

            *          Gece, yılandan bahsetmek günahtır.

            *          Ezan okunurken iş yapılmaz.

            *          Akşam ezanından sonra yerler mühürlenirmiş.

            *          Gece aynaya bakan deli olurmuş.

            *          Akşam ezanından önce yemek yenilirse fukara olunurmuş.

            *          Geceleri aynaya bakanın büyüdüğünde kaderi kötü olur.

            *          Geceleri tırnak kesenin ömrü kısalır.

            *          Akşam besmelesiz sıcak su dökülürse o kişinin başına bir iş gelir.

            *          Gece veya gündüz dışarıya sıcak su döküldüğünde cin yavrusu veya cinin haşlanacağına inanılır.

            *          Çayda çubuk görüldüğü zaman eve misafir gelir.

            *          Haftanın Pazartesi günü uğurludur.

            *          Salı uğursuz bir gündür.

            *          Çarşamba günü kabir ziyâretleri için makbul dur.

            *          Cuma bayramdır.

            *          Salı günü yola çıkılmaz, yolculuk yapılmaz.

            *          Çarşamba günü yola çıkmak hayırlıdır.

            *          Perşembe günü  Cuma akşamı olduğundan yola çıkılmaz.

            *          Gece sürünerek geri geri çıkılmaz;  misafir geleceğine inanılır. 

            *          Gece vakti komşudan iğne, çuvaldız alınmaz; ev eşyası, bağ bahçe âletleri almak iyi değildir.

 

            II. DİNE DAYALI ADET ve İNANMALAR

 

            RAMAZAN AYI

            Ramazan, Üzümlü'de "On bir ayın sultanı" olarak adlandırılır. Ramazan ayında temizlik hazırlıklarını bitiren halk, gerek kışlık, gerek iftarlık olarak kullanacakları yiyecekleri temin etmek için büyük bir çaba sarf ederler.

            Ramazan ayında oruç tutmak, iftarı beklemek ayrı bir heyecan olurken; iftar yemeği hazırlamak ve iftarda misafir ağırlamak da önemli bir gelenekti. Kadınlar evde her işlerini erkenden bitirdikleri için iftar yemeği hazırlamakla meşguldürler. Erkekler de iftarda yiyecekleri pide ve diğer malzemeleri alırlar.

            İftar vakti, hoparlör olmadığı için bacalarda top sesi veya ezan beklenir; duyan, bir diğerine "top atıldı", "ezan okundu" diye bağırarak haber verirdi. Sahura davul ve davulcu manileriyle kalkılırdı.

            Sofra iftardan yarım saat önce kurulur ve etrafında toplanarak  ezan ya da top sesi beklenirdi. İftarı zeytin, su, tuz veya hurma ile açmak sünnettir.

            Ramazan çocuklar için ayrı bir güzellikti. 7 yaşında namaza, 10 yaşında oruca başlayan çocuklar, oruç olup olmadıklarını birbirlerine "oruç musun, hırıç mısın?" diye  sorar, oruç olanlar da dillerini gösterirlerdi.

            Yine eskiden oruç olan çocuklar iftara az bir zaman kala dedeleri veya babaları tarafından sırtlanarak bacalarda ezan ve top sesini beklerdi. Bu yüzden çocuklar sahura kalkmaya can atar; sahura kaldırılmayan çocuklar, ağabeyleriyle anlaşır; sahura kalkarken el veya sırtlarına basmalarını isterlerdi. Oruçlu bir günün mükâfatı sırtlanmak, bacada ezan ve top sesi beklemekti.

            İftardan sonra akşam namazı kılınır ve teravih namazı için camiye gidilirdi. Teravih namazından sonra odalarda toplanır, sahur vaktine kadar sohbet edilirdi. Askerlik ve avcılık hatıraları, muhacirlik veya hekât anlatılır; dinî mevzular konuşulur, Ahmediye ve Muhammed iyeler okunurdu.

            İlk teravih namazından önce Ramazan ilâhi ve dualarla karşılanır, Ramazanın bitiminde ise ilâhi ve dualarla uğurlanırdı.